15 Kasım, 2017

Yusuf Üçlemesi


yumurta, süt bal... bu üçlüyü çok sık duyuyordum. bazen trt'de de görüyordum ama genelde ev eşrafı olunca pas geçiyorduk. durgun, az diyalog olan fimler topluca izlenmiyor. aradan birisi çıkıp bu ne diyebiliyor. filmleri sonunda izleyebildim. sırayla bal, yumurta, süt en sevdiğim oldu. bal'da çocuk oyuncunun oyunculuğu harikaydı. genelde çocuk oyuncuları pek sevmem. büyümüş de küçülmüş olarak gösterirler ama bal'daki çocuk tam anlamıyla yaşının hakkını veren çocuktu.

üçlemede yusuf'un hikayesi anlatılıyor. ilk film yumurta'da yusuf'un orta yaş dönemini görüyoruz. film izleyince yusuf'un içinde bulundugu duruma düşüşünü insan merak ediyor. bu merak kısmen yusuf'un gençliğinin anlatıldıgı ikinci filmde giderilmiş gibi olsa da yeni meraklar doğuyor. yusuf'un çocuklugunun anlatıldıgı üçüncü filmde bütün merak ettiklerimizi buluyoruz. yusuf'un sessizliği, az konuşması, durgunluğu hepsinin sebebi çocukluğunda saklı. çocukluğun anlatıldıgı bal filmi de semih kaplanoğlu'na berlin'de altın ayı ödülünü getirmiş.

semih kaplanoğlu, son dönemde yaptığı açıklamardan dolayı ülkenin muhalif kesiminden tepki gördü. açıkçası benim de hoslanmadıgım seyler söyledi. bundan ötürü izlerken önyargılı olmak istemedim. filmler izleyince de bütün açıklamarı unuttum. gerçekten ülke standartlarının üzerinde hikaye, kurgu, görsellik var. doğanın ekmeğini yeniyor deniyor ama o doğa herkesin doğası, yiyemeyen de oluyor. eline yüzüne bulaştıranları da çok görüyoruz. bu yüzden doğayı gösteriyor işte demek çok sığ bir yorum. izlerken fark etmediğim, aslında fark ettiğim ama ne anlama geldiğini bilmediğim göndermeleri de ekşi sözlük'te okudum. bazı mistik hikayelere göndermeler varmış süt, yılan metaforunu sözlük'te okudum.

Hiç yorum yok: