27 Şubat, 2018

I, Tonya


başrolde margot robbie var. epey güzel bir kadın. sadece başrol olarak değil, filmin yapım tarafında da var. belki başrolden daha zor onun için. başka bir alan. i, tonya epeydir gördüğüm, duyduğum bir filmdi. torrente de düşmüştü ama altyazıyla alakalı bir problem oldugu için izleyemiyordum. nihayet izleyebildim. tonya harding isimli artistik buz patencisinin hayatını anlatıyor. biyografik bir film. filmin güzelliğinden hep bahsediliyordu ama beklediğimden daha iyi olduğunu söyleyebilirim. filmden, diziden teknik olarak anlamadıgım için o taraflara pek giremiyorum. istesem de giremem. o yüzden spoiler karışık filmin bana ne hissettirdiğini yazıyorum genelde.

coğrafya bir kaderdir. bu sözü kimin söylediğine dair çok fazla görüş var. birçok kaynakta geçiyor. en geriye gittiğimizde ibn-i haldun'a kadar gidiyoruz ama sanırım ona da ait değil. kim demişse toprağı bol olsun. herhalde bu söz söylendiği zaman bir coğrafyadaki kültürün tekelleşmesinden kaynaklı bir problemden bahsedilmiş. ancak günümüzde daha da mikro hale gelen hayatta coğrafya bir kaderdir demek, özellikle bazı ülkeler için gereksiz olabiliyor. bir ara furya vardı, doğum için abd'ye gidiliyordu. sanırım orada doğan yabancıların bazı hakları oluyor. coğrafya beğenmiyorsun başka coğrafyaya gidiyorsun. aile mefhumu önemli haliyle. abd'de doğan bir kız tonya. insanların başka coğrafyalardan çocukları abd'de doğsun diye gidilen memleketin bizatihi vatandaşı. annesi, babası abd'li, kendisi de öyle... coğrafyadan kaynaklı ne kadar kader güzellemesi yapılabilirse o kadar güzelleme yapılır. ancak filmde tonya'nın başına gelenleri görünce artık coğrafyanın o kadar da önemli olmadıgını, hayatın daha da mikro ölçekte yaşandıgını görüyoruz. spoiler olacak ama bir sahne var. tonya kaydıktan sonra çok düşük puan alıyor. itiraz için hakemlerden birisini otoparkta yakalıyor. çok iyi kaymasına rağmen neden düşük puan aldıgını soruyor. hakem de ona, iyi kaymanın yanı sıra başka şeylerin de puan için önemli oldugunu söylüyor. tonya'ya örnek bir aileye sahip olmadıgını, abd'yi temsil edecek birisinin bu açıdan da önem teşkil ettiğini söylüyor.  sporun başka bir tarafı çünkü ailenin kötü olması senin yeteneğinden bağımsız bir durum. çok yeteneklisin ama ailenden dolayı vatandaşı olan ülkeyi temsiliyet sorunu yaşıyorsun.  diğer taraftan da öykünülen ülkelerin acımasız taraflarını görebiliyoruz. belki daldan dala olacak ama arkadaşlarımla zaman zaman bir tartışma yaşıyorum. memleket problemlerini bir tarafa bırakıyorum, amacım türkiye ile başka bir ülke kıyası değil, sadece ait olunmak istenen ülkelerin kendi içinde değerlendirilmesi. erasmus ile 5-6 ay ya da tatilde bir hafta on günlük ziyaretle gidilen bir ülke hakkında medeniyet be demek fazla iyi niyetli yorum. böyle bir eleştiri yaptığım zaman ama türkiye'de hayat şöyle böyle karşılığını alıyorum çoğu zaman. türkiye'nin sorunlarının farkındayım ama bir mukayese değil yaptığım. sadece bir ülkeye tatil için gitmekle, o ülkede yaşamak; sosyal hayata karışıp ülkenin sorunlarıyla yüzleşmek farklı olaylar. almanya'ya gittiğimde orada hali vakti yerinde olan bir alman bana, istanbul gibi şehir bırakılıp bu ülkeye gelinir mi demişti. adam sürekli iş seyahatleri yapıyor. istanbul'da  güzel yerlerde konaklıyor, yiyor, içiyor. bağcılar devlet hastanesi dahiliye polikliniği önündeki keşmekeşten haberi yok tabii. o insanlarla hiçbir zaman diyaloga girmiyor. onun için istanbul harika bir yer. benim için ise yürümenin bile stres yarattığı bir şehir. tatil için ya da değişim programıyla bir yere gidildiğinde de sosyal hayata bir yere kadar dahil olabiliyorsun. ancak sürekli yaşadığın zaman, para kazanmak zorunda kaldıgında, oranın insanının gerçekliğiyle karşılaştıgında, medeniyetin dişlerinin inci gibi olsa da protez oldugunu fark ediyorsun. daha sonra eve gidip kedine, köpeğine sarılıp bütün insanlar aynı iyi ki sen varsın diyorsun.

çok dağınık bir yazı oldu. bir sporcunun hayatını anlatan film neler düşündürdü. özetle coğrafya kader olsa da aile artık daha çok kader. i, tonya da iyi film.

Hiç yorum yok: