19 Şubat, 2018

Dönersen Islık Çal

90'ların bunalımlı filmlerinden. başrolde fikret kuşkan var, travesti rolunü oynuyor. film, bir travesti ile bir cücenin kesişen hayatlarını konu ediyor. cüce rolünde de mevlüt demiryay var. böyle bir filmi düşünen, yapan, yöneten, oynayan herkese saygılar. kırk yıl düşünsem bir cüce ile bir travestinin hayatını konu eden bir film aklıma gelmezdi. belki de bu yüzden onlar sinemacı ben değilim.
vaktizamanında istanbul'da bir devlet üniversitesinde öğrenciyim. okulun yarı özel devlet yurdundan kalıyorum. yarısı özel olsa da kyk yurtlarından hallice durum. bir esprisi yok. kız yurdunda kalanlara gece 10'dan sonra giriş, çıkış yasak. erkeklerde durum daha esnek. gece 12'den sonra çıkış var ama giriş yok. böyle de saçma bir sistem. bir gün, gece iki-üç gibi dışarı çıktık arkadaşlarla. güvenlik tanıdık oldugu için girişte problem yaşamıyoruz. acıktık. yemek yiyeceğiz. her gece yurdun karşı tarafına, ana yolun köşesine gece 12'de arabasıyla birlikte pilavcı gelir. yine oraya gittik. pilav yiyeceğiz. oturduk taburelere, turşu da var mı nidalarıyla pilavları yiyoruz. derken bir araba yanaştı. cam açıldı, ilginç bir ses tonuyla bana doğru aşkım sesi yükseldi. şaşırdım. gece gece bana kim aşkım diyebilir? cevap vermedim. ama kadının da yüzüne bakıyorum kaş altından. aynı ses, bebeğim bize büyük boy iki tavuklu söyler misin dedi. baktım iletişimin kurulduğu diğer şahıs benim. tabii dedim. pilavcıya işaret diliyle durumu aktardım. böylece travestilerle ilk diyaloğum gerçekleşmiş oldu. daha önce birçok kez çantalarında maket bıçağı varmış hikayelerinden biliyorum. nedense şartlamışım kendimi, diyalog kurulmayacak insanlar sınıfına dahil etmişim. bilinçli bir karar değil tabii bu. toplumun bana öğrettiği bir şey. travestiler tehlikelidir. fahişelik yaparlar ve çantalarında maket bıçağı vardır. bıçak neden vardır? soygun yapmak için değil, kendilerini korumak için. kimden korunmak için? kendilerine kötü davranan erkeklerden. hal böyle olunca hak veriyorum ben travestiye. bu tip filmleri izleyince daha da hak veriyorum. erkek, hava aydınlanınca travestiden nefretle bahsediyor. hava kararıp şehrin yargılayan yüzü uyuyunca, aynı erkek, travestinin yanına geliyor. bu erkekten ben de korkarım ama biz bu erkekleri bilmiyoruz. biz gündüz tarafındayız. belki o erkeklerle sürekli diyalog halindeyiz. ama travestiler onları biliyor ve kendisini savunmak zorunda kalıyor. bu yüzden yanlarında roketatar taşısalar haktır. cüce de kendisini korumak zorunda. sadece hayat kadınları değil. cüce de kendisini korumak için boynuna bir düdük asıyor. belayı hissettiğinde düdüğü çalıyor ve böylece bekçi geliyor duygusu yaşatarak belayı def ediyor.

filmle ilgili bahsetmek istediğim bir konu daha var. filmde herkes kendisi gibi olanı eziyor. oysa aynı sıkıntıdan müzarip olma halinden ortak paydada buluşulabilir ama olmuyor. mesela cüceyi senin boyunu uzatacağız diye kandırmışlar. cüce, kendisini kandıran adamın dükkanın önünde başka bir cüceyi uyarıyor; seni dolandıracak, boy uzattıkları yok diyor. diğer cüce de hadi lan oradan ben senden uzunum diye cevap veriyor. kendisi gibi olana inanmıyor işin daha kötüsü onunla alay ediyor. yine başka bir sahnede hayat kadını, travestiye kızıyor. ibneler siz geldiniz piyasa düştü diyor. ortak sıkıntılar var ama yine başkasını ezip üzerine çıkma durumu var. bizim toplumdaki linç kültüründen mi, saygısızlıktan mı kaynağını bilmediğim sebepten dolayı toplumda böyle bir problem var.

genel olarak beğendiğim bir film oldu. güneş yüzü göremeyen, karabasandan hallice toplum tarafından hayatları cüzzamlanan insanların hikayesi. tedavisi çantalardaki maket bıçakları, boyna asılan düdükler.

3 yorum:

Özlem Soydan dedi ki...

"güneş yüzü göremeyen, karabasandan hallice toplum tarafından hayatları cüzzamlanan insanların hikayesi." Çok güzel cümleymiş.

anibirkarar dedi ki...

teşekkürler :)

Dönersen Islık Çal | tabletkitabesi dedi ki...

[…] Dönersen Islık Çal üzerinden […]