30 Aralık, 2018

Roma

 

beğenenen, beğenmeyen. bu ne şimdi diyen, hayatımın filmi bastım 10'u diyenleri okudum sürekli. epey merak ediyordum ama izlemeye fırsatım olmuyordu. aslında vakit yaratıyordum ama o vakit bu aralar kitap okumaya gidiyor. bu yüzden filmi izlemeyi sürekli erteledim. film, hem twitter'da hem de ekşi sözlük'te insanları ikiye ayırmış; gri alanı yok gibi duruyor. bu kadar kutup yaratacak bir film mi bilemedim.

alfonso cuaron, filmi tek başına üretmiş neredeyse; yönetmeni, senaristi, görüntü yönetmeni... hikayede kendi hikayesi. belki de bunun için filmde her şeye el atmış. film sevilir sevilmez ayrı ama müthiş titizlikle yapılmış. filmi sevdim ama hayatımın filmleri arasına girecek kadar değil. bununlar beraber kötü, vasat demek de bu filme hakarettir. zevkle oturdum izledim. siyah beyaz filmlerden epey sıkılan ben, hele hele bu film eski değil de yeni bir yapımsa filme adapte olamıyorum. izlerken zorlanıyorum. bu filmde öyle olmadı. harika sahneler var. mobilyacıda geçen sahne; öğrencilerin protestosu, doğum sahnesi; oradaki oyuncuların hastane çalışanlar olması, çocuklarla birlikte gidilen deniz; iki çocugun hayatını kurtaran cleo'nun bebeğini düşünüp ağlaması... mükemmeldi.

alfonso cuaron'un izlediğim üçüncü filmi. children of men, gravity ve roma, sıralama yapacak olsam children of men>roma>gravity olur herhalde. roma'yı bir daha izlesem belki birinci sıraya da gelebilir. çok keyif aldım aslında ama bir şey de eksik gibi kaldı. eksik kalan ne onu bilemiyorum.

Hiç yorum yok: