25 Şubat, 2023

Doğu'dan Uzakta


 nereden nasıl başlasam bilmiyorum ama kitap hakkında saatlerce konuşabilirim. okumadan önce kitabın konusu hakkında ayrıntılı fikrim yoktu. zamanında ülkesinden Fransa'ya göçmüş birisi var yeniden ülkesine gidiyor gibi temelde bilgim vardı. bu kitabı okuma sebebim de tamamiyle orta dogu ve Arap edebiyatına bu aralar olan ilgimden dolayı. ara ara insana geliyor böyle farklı kültürlere ilgi alaka... 

kitabı okumaya başladıktan sonra konuya iyice hakim olmaya başladıktan hah iste başlıyoruz dedim. sonrasından büyük zevkle okumaya başladım çünkü kitabın konusu hakkında zaten gevezeliği tutan bir insanım. yoksa kitap müthiş, şahane diye kitabı elimden bırakamama durumu olmadı. tabii depremle birlikte 2 haftalık okuma arasına girmiş oldum zira en ufak farklı bir konuya ilgi gösteremedim. iki hafta boyunca elimde telefon twitter'da vakit geçirdim. sonrasında kafamı tekrar toparlayınca kitabı okudum ve bitirdim. 

direkt konuya girmek gerekirse. ben bu kitapta anlatılanlardan hoşnut değilim. kitabı severek okudum çünkü anlatılan konuları şimdi ne olacak diye merak ettiğim için okudum. merak ediyordum çünkü kitabın her sayfa sonrasını o kadar iyi tahmin edebiliyordum ki tahminimde haklı çıkmak için okudum. 

şaşmıyor. gidenler hep başarılı, kalanlar başarsız ya da başarılı olsalar bile başarılarının arkasında etik ve ya ahlak dışı işler yatıyor. adam Fransa'da saygın bir profesör; kitap yazıyor, dersler veriyor. karısı Arjantinli bir dergi yönetmeni; kültürlü, entelektüel. Albert ülkesinde intihar etme noktasındayken gittiği ülkede kendini buluyor. naim aynı şekilde... gidenler hep başarılı. peki ya kalanlara ne oldu. murad, parti yöneticiliği, bakanlık yaptı. zenginliğinin arkasında kirli işler var. Ramzi ve Ramiz kalıp zengin olsalar da birisi kendi dine imana verdi parayı unuttu. diğeri de parayı görsüzüce harcıyor. özel jetiyle anlık seyahatlar yapıyor. semirmişsin aileden kalan mirası olmasa o da bir şey yapamayacak. gerçi zaten yapamıyor. oteli dar bir gelirle çeviriyor. 

gerçekten kalanlar hep böyle mi? gidenler hep ihya mı oluyor? Batı'nın garip bir tepeden bakısı, oryantalizmi gidenleri de etkiliyor sanırım. gidenler dönmek istemiyor. kendi kültürünü reddetmeye çalışıyor ama bıraktığı gündem olmadan da yaşamıyor. gidilen yere alışmak, oraya aidiyet kurmak kendini kültüründen vazgeçmek mi gerekiyor? dünya vatandaşlığı, çok dillilik böyle bir şey değil. her şeyin ötesinde kendi kültürünü reddetmek isten, benimsemeyen, onunla barışmış olamayan bir insan nasıl dünya vatandaşı olabilir. senin kültürün de o dünyanın bir parçası. dünya vatandaşlığı sadece birkaç batılı medeniyetin dahil olduğu küçük topluluğu benimsemekten geçiyor olamaz. 

gidenlerin başarılı, müthiş insanlara dönüşüp kalanların hiçbir şey yapamamasına, yapsalar bile yapılan işlerin arkasında bir hinlik olduğu anlatısına fena kuruldum. bazen insan kendi kendine bir fikir ortaya atar ve zihninde kendi kendisiyle tartışmaya başlar. öyle bir tartışmaya girdim. dedim bu isin sonu yok. herkes iyi olsun. gidenler de kalanlar da.

Hiç yorum yok: