15 Ekim, 2022

Bizde Olsa


canımı sıkıyor bu öbek. önceden pek sıkmazdı aslında. kim ne yapıyorsa yapsın, söylüyorsa söylesin umrumda olmazdı. bir ara ben de yapıyordum gerçi. ondan dolayı canımı sıkmıyordu. sonra sonra farkına vardım bu saçma söylemin.

genelde avrupa görmüş yurdum insanı kullanıyor bu ifadeyi. bizde olsayla cümleye başlanır, türkiye kıyaslaması yapılır ve ülke kötülenir. bir insan neden içinde bulunduğu topluluğu aşağılamaya çalışır. yapılan şey eleştiri de değil. gelişmiş bir ülkeye bakıp imrenmek çok makul. orada böyle bizde de böyle olsun demek makul istekler ve söylemler ancak kıyas yapıp bizde olsa diyerek devamında küçümseyici ifadeler kullanmak aşağılık kompleksi gibi geliyor bana. 

bazen almanyadan türkiyeye gelen almancılar davranış bozukluğu hususunda eleştiri alır. "babacım orada trafik kuralına uyuyorsun burada kaldırıma park ediyorsun." bunlar böyle işteyle gelen eleştirel laflar. tam tersi durumlara da de birçok kez şahit olmuşluğumuz var. türkiyede sallapati yaşayan yurdum insanı almanyada kurallara riayet ediyor. neden? yani neden kendi ülkende yaşarken kurallara esneklik biçerken elin ülkesinde kurallara harfi harfine uyuyorsun? acaba o kurallar, kurallıktan çıkıp kültür olduğu için olabilir mi? kuraldan ziyade kültüre adapte olmaya çalısıtıgın için olabilir mi? almancıda da bu davranış ortaya çıkıyor. memleketin kültürene adapte oluyor hemen. yoksa yaya yolu burada da var. türkiyede yaşayan insan kurala uymazken, aynı insan bir sebeple almanyaya gidiyor. araba kiralıyor. yaya geçidine geldiğinde zort diye duruyor. aman duralım. kural var. türkiyede de var kural ama uymasak da olur kimse uymuyor. almancı da bunu yapıyor. neyse fazla almancı savunmayayım. 

vakti zamanında ilk kez almanyaya gittiğimde ismi lazım değil bir alman vatandaş almanyaya neden geldiğimi sormuştu. eğitim, dil, master zar zort demiştim. nereden geldin deyince konunun uzamaması için istanbul diye genel bir ibare yapıştırdım. yoksa esas memleketi söylesek orası nerede diyecekti. tarif et dur. alman vatandaş istanbul gibi şehir bırakılıp dışarıyı göstererek buraya gelinir mi diye retorik bir soru sordu. gülüştük tabii. ağzından istanbul çıkınca peşinden schöne sonne diye ekleyiverdi. es regnet immer deutschland diye devam etti. istanbul'da hava hep güneşli mis gibi, burada hep yağmur var, hava kötü diyor... kiminin derdi sadece hava iste. alman vatandaş hem iş icabı hem de istanbul'u sevdiği için gidiyormuş istanbul'a. sormadım nerelere gidiyorsun diye. muhtemelen bir iki hafta turist gibi takılıyor. güzel yerlerde yiyor içiyor ve sonra memleketine geri dönüyor. seven seviyor bu ülkeyi. ben de seviyorum gerçi genel olarak. bağışıklığım var türkiyeye. hiçbir şey beni şaşırtmıyor. zaten bu ülkede ya benim gibi olacaksın ya da turist olacaksın. ancak böyle keyif alırsın. olduğu kadar keyif. 

konuya tekrar geliyorum küçük bir laf sokmasından sonra. bizde olsa... rica ediyorum böyle cümle kalıpları kurulmasın artık. avrupa'nın herhangi bir davranış biçime bakıp bizde olsa diyerek kendini ve içinde bulunduğun topluluğu aşağılamaya gerek yok. ülkenin sorunları malum olsa da kültürleşmiş mevzular üzerinden aşağılık kompleksine girmeye hiç gerek yok. illa girilecekse ben olsam deyin. bizde olsa diyerek beni de o bizin için dahil etmeyin. girmek istemiyorum yaratılan o biz kümesine. bir iki hafta turist hayatı yaşayıp, iki farklılık görünce bizde olsalı cümlelerle türkiye aşağılayıp, sosyolojik analizler çöpten hallice oluyor. orası farklı bir ülke; farklı ekonomi, farklı tarih, farklı yaşanmışlık, farklı alışkanlıklar, farklı kültürler. hal böyleyken onların yaptıkları ya da yapmadıkları üzerinden kendini aşağılamak gerçekten çok absürt bir şey.

şu ülkede bir kategoriye girmeyeyeyim diyorsun ama adam gidiyor geliyor bir yere, sonra bizde olsa diyerek cümleye giriyor. durduk yere kategorize oldun iste... kurtulamıyorsun.

Hiç yorum yok: