18 Temmuz, 2020

Kapitalismus ist Haram

Uzak İhtimal


filmi çok daha önceden izleyecektim ama mahmut fazıl coskun'la ahmet hakan'ın kardes olduklarını öğrenince bir anda filmden de soğumustum. zira ahmet hakan fazlasıyla irrite edici bir insandı benim için. bu yüzden kardesinin yapmıs oldugu filme karsı da soğuklugum olusmustu. oysa nadir sarıbacak'ı izlemek istiyordum; o zamanlar olmamıstı. sonrası kendisi fetö pesine abd'ye gittiğini öğrendim. acaba ne yapıyor diye merak edip instagram'ına bakındım. bir fotoğrafta cansız mankenleri arabanın arkasına atmıs gidiyordu. sanırım iş kurmus, orada hayatını bu sekilde idame ettiriyor. daha fazka hayatıyla alakalı detaya ulasmak mümkün değildi. acayip hayatlar.

filmi mubi'de gördünce izlemek istemediğim dönem aklıma geldi. öncede daha anlayışsız, daha tahammülsüz bir insandım sanırım. tabii eskiden derken bahsettiğim zaman dilimi üniversite yılları... daha heyecanlı ve daha tahammülsüz. insanların yaptıklarını kendi nedenlerimle yargılayan ve onlara açık kapı bırakmayan biriydim. klasik üniversiteli gibi aslında. şu an daha düz yaşıyorum. kim ne yapıyorsa yapsın. ahmet hakan da...

film, istanbul'a tayin olan bir müezzinin kapı komususu hıristiyan bir kadına duydugu aşkı anlatıyor. sakin bir film. belki de gülen cemaatinin dinler arası diyalog faaliyetinin bir ürünüdür. orayı bilemiyoruz tabii. bu yüzden işin nadir sarıbacak ve fetö tarafını bir tarafa bırakıyorum.

yer yer klişeler olsa da hoş film. böyle sakin filmleri izlemeyi seviyorum. uzaktan baka baka sevmek, bunu hissettirmek hoş duygular. hem nadir sarıbacak hem de görkem yeltan güzel oynamıs. ikisi de girdikleri rollerin haklarını vermis. belki karakterlerde var olan utangaçlıklar olmasa biraz daha yakınlık kurulabilse, daha iyi olabilirmis ama filmin adı bile uzak ihitmal olunca böyle bir şeyin olması da zor olurdu. fotoğraf karesinde bile utana sıkıla yan yana gelen iki insanın hayatı; bambaşka, farklı dünyalar.

sevdiğim bir film oldu.

12 Temmuz, 2020

Ma vie en l'air


uykum kaçıtıgı için izleyecek basit bir film arıyordum. bu kadar keyif alacağımı bilsem daha önce izlemek isterdim. hiçbir beklenti olmamasına rağmen iyi çıkan. filmleri ayrı seviyorum. iddaa'dan ufak tefek bir şey kazanmak gibi; o an gereğinden fazla mutluluk veriyor.

filmde mario cotillard da var. harika kadın. filmde o kadar önplana çıkmıyor. film bir süreden sonra onun etrafında dönüyor olsa da çok fazla filmin içinde göremiyoruz. ama gördüğümüz kadarı da yetiyor.

yirmili yaşların sonunda, otuzlu yaşların basında insanın geçmişten sıyırlıp büyümesini anlatlıyor. insan kendisinden de bir şeyler bulabiliyor. her ne kadar insan geçmişini geride bırakmaya çalışsa da, önüne bakmayı düşünse de filmde alice'in dediği gibi ölüm döşeğinde insan gerçekten doğru insanla evlenip evlenmediğini anlar sanırım. o ana kadar doğru bildiğimiz yanlış, yanlış bildiğimiz doğru olabilir. işte bu yüzden aslında çok da fazla düşünmeye gerek yok gibi. zaten öleceğimiz bir anda öğreneceğimiz doğruyla hayat boyu yaşamak çok cazip bir yaşam değil.

arabada kapı açma testi, kobe ineği, neden tuvalatte bir şeyler okuruz filmden öğrendiğimiz gereksiz ama eğlenceli ayrıntılar. ford mustang şarkısını ilk kez duydum, çok güzeldi. senaryo zaman zaman daldan dala gibi olsa da çok güzel filmdi.