29 Haziran, 2019

Gidebilmek


insan gibi hissetmek. yaşayabilmek. hayat zaman zaman cok acımasız bedeller ödetiyor. kızının daha iyi hayatı hak ettiğini düşünen el salvadorlu baba, meksika abd sınırını geçerken akıntıya kapılıyor.

aylan bebek aklıma geldi. ailesi onu savaştan kaçırmaya çalısırken minik bedeni sahilde bulundu. kuşkusuz dünyadaki herhangi bir bebek gibi o da en iyisini hak ediyordu. yaşasaydı bugün 7 yaşında ve ilkokula gidiyor olacaktı ve o da genellemelerden kurtulamayıp linç yiyecekti.

eksi sözlük'te siktir olup gitmek baslıgı var. herkes umutla bir yerlere gitmeye çabalıyor. ama nereye gidilirse gidilsin, yanında doğduğun, büyüdüğün yerleri, yaşanmışlıkları da götürüyorsun. tabii hoş karsılanmıyor bunlar; entegre, adapte diyor ev sahipleri.

kalmak, gidebilmek, gitmek ve yaşamak. hepsi bazı insanlar için çok zor.

09 Haziran, 2019

Kona fer i strid


ingilizcesi woman at war. türkçeye de herhalde savaşta kadın olarak çevirisi yapılmıştır. tam olarak bilemiyorum. fransa, ukrayna, izlanda yapımı olsa da konu, hikaye izlanda'da geçiyor. yönetmeni benedikt erlingsson. daha önce aynı yönetmenin hross i oss filmini izlemiştim. tabii bunun farkına filmi izledikten sonra vardım. imdb'de filmle ilgili bakınırken yönetmenin baska filmini izlediğimi fark ettim. daha sonra filmle alakalı yazdıgımı okudum ve o zaman filmle ilgili düşüncelerimi hatırladım. blog yazmanın faydalarından bir tanesi.

film aktivist bir kadının izlanda doğasını tahrip eden ağır sanayi şirketlerini sabote etmesini konu ediniyor. dağların kadın halla, izlanda siyasilerinin yaptıgı ve yapmak istediği uluslararası anlaşamlarla izlanda şirketlerinin doğaya zarar verdiklerini düşünüyor. bu düşünceden hareketle tamamen münferit olarak şirketlerin işlerini baltamalaya çalısıyor. böylece şirketlerin işlerini azaltarak doğanın tahribatını önlemeye çalısıyor. tabii eğer bu hikaye gerçekten izlanda gündeminde varsa, davulun sesinin uzaktan hoş olsa da yakında o kadar da hoş olmadıgını anlıyoruz. her ülkenin kendi içinde politik problemleri olabiliyor. bu problemleri gidilen ya da yaşanılan ülkenin iç işlerine dahil oldugunuzda anlayabiliyorsunuz. yoksa uzaktan benim için izlanda doğası, kültürü, iklimi muazzam bir memleket.

önceki filmde yazdıgım şeylerin benzerini bu film için de yazabilirim. izlanda yapımı izlediğim ikinci film oldu ve ikincisi de beni içine alamadı. harika çekimler, mükemmel izlanda doğası, yer yer güldüren kara komedi... ama filmin bütününe bakınca pek bana hitap eden türden komedi olamadı. bana hitap eden türden olmasa da kötü film değil. gayet izlenebilir, derdi olan, derdini anlatan bir film. bu açıdan bakınca iyi film diyebilirim.

06 Haziran, 2019

Okuyamamak


bayağıdır okuyamıyorum. sebebi iş yoğunlugu olarak görsem de tam olarak öyle dğeil. 9 günlük bayram tatilinde de elime şu ana kadar bir şey almadım. huzur'u okuyordum, severek okuyordum ama ara verince bir daha geri dönüp okuma isteği olusmadı. bu sefer yeni kitaba başladım yeni şehirde bir öğle vakti. yine çok severek okuyordum ama ara verince yarım kaldı. romanı bırakıp tarih okuyayım dedim olmadı. demek ki anlık süreç deyip çok fazla zorlamamaya karar verdim.

kitapları uzun zamandır kindle üzerinden okuyorum. matbu kitap en son ne zaman aladım hatırlamıyorum. belki motivasyonumu düşüren şey teknolojidir deyip, okumak istediğim kitabı matbu olarak almayı planlıyorum. belki sorun teknolojiye kendimi fazla kaptırmamdır.

Chernobyl


çok fazla dizi izlemeyi seven bir insan değilim. sebebi uzun soluklu olmaları. genelde dizileri bir, iki sezon takip edebiliyorum; sürekli aynı şeylerin tekrarını izliyor gibi hissediyorum kendimi. bir iki sezondan sonra diziden kopuyorum. bu yüzden mini diziler benim için biçilmiş kaftan oluyor. dizilerde eğip bükülmeden konu, olay anlatılıyor.

chernobyl'i sevme sebeplerimden bir tanesi mini dizi olması. belki uzun soluklu iş olsaydı bu kadar içine giremezdim dizinin.diziyi dün bitirdim. bana göre mükemmel dizi. olayın kendisi baslı basına ilgi çekici, anlatım da güzel olunca ortaya böylesine mükemmel bir iş çıkıyor. mükemmel diyorum ama chernobyl faciasını bildiğim kadarıyla mükemmel diyorum. ya da sovyetler hakkında çok fazla şey bilmediğim için mükemmel diyorum.

sovyet bürokrasinin, yönetiminin, kurumlarının eleştirisi, kimilerine göre karalamaları komünizm üzerinden oluyor. ancak pekala biliyoruz, komünist olmayan birçok ülke bu dünyaya facialar, insanlık krizleri yaşattı. bu yasanan facialar anlatılırken ya da sorgulanırken sistem üzeriden eleştiri yapılmıyor, sistem üzerine gidilmiyor. genellikle eleştiriler kişiler, partiler ya da devlet üzerinden oluyor. kavramların inşa edildiği düzene laf edildiğini göremiyoruz. bundan dolayı chernobyl dizisinde devletin inşa edildiği sistem üzerinden yapılan eleştiriyi haksızlık olarak düşünüyorum. bu eleştirilerin bilinçli olarak getirildiğini, anti komünizm tadında olduguna kısmen hak veriyorum. kuşkusuz sovyetlerin kendi içinde problemleri vardı ancak sovyetler'in komünizm ile alakası olmasa bile böyle bir olayın yaşnma ihtimali vardı, devlet adamları muhtemelen yine benzer şekilde hareket edecekti. bu tip facialarda yöneticilerin davranış biçimlerinin sistem ile alakalı oldugunu düşünmüyorum. çünkü irili, ufaklı komünist olmayan ülkelerinde yaşattıklarında da devletlerin benzer tepkiler verebildiğini görebiliyoruz.

dizi imdb üzerinde su anda 9.7 gibi puana sahip. 153 bin kişi oylamış. şu dakikadan sonra düşse bile en kötü ihtimalle 9'a düşer. bu da diziyi tüm zamanların en iyi yapımlarına arasında rahat sokabiliyor. dizinin bu kadar sevilme nedeni kuşkusuz hikayenin ilgi çekiciliği, gerçekliği ve anlatımın güzelliği.

diziye yapılan eleştiriler genellikle dili üzerinden. neden rusça değil, ingilizce. açıkçası dil beni çok fazla rahatsız etmedi. rusça olsa da ancak bu kadar dizinin içine dahil olabilirdim. diğer eleştiri de anti komünizm üzerinden. buna kısmen hak verebiliyorum. dizi tamamen bu amaçla mı yapıldı bilemiyorum. ama diziyi yaparken faydanılan kaynaklar ve dizideki bazı sahneler gereksiz sistem eleştirisi üzerine girmiş.

oyunculuklar, çekimler, resimler muazzam. sinemada, dizide gerçek hikayelerin anlatılmasını zaten çok seviyorum. her ne kadar yapılacak eleştirileri olsa da her yönüyle benim için çok iyi dizi.